🐹 Kiraz Ağacı Ile Ilgili Şiirler
ArifNihat ASYA Çanakkalenin Gülleri şiiri sevgi321 şiiri Williams Sendromlu Çocuklar Günü 5 Göl Mavi Bir Aynadır şiiri ağaç ile ilgili şiirler Öğretmenim şiiri Projeksiyon Perdesi sevgili öğretmenim Muhammed'e Gel şiiri NURETTİN BARANSEL İ.Ö.Oeğitici şiirler 29 Ekimim şiiri Bir Vatan Vardır şiiri çiftçilik
Hepimizide eninde sonunda bir zeytin ağacı şefkatiyle kucaklayansa Oktay’dı.(Tok) Gezer, tozar, vakti geldiğinde de yine onun dalları altında toplanırdık. Yediğimiz şiir, içtiğimiz aşktı. Güzel günlerdi. Adnan ise ailenin en aristokratıydı tartışmasız. Şık, yakışıklı ve sakin. Olsa olsa narin bir kiraz ağacıydı
KirazlarPNG çizimi veya resimleri mü arıyorsunuz? 30000+ Kirazlar grafik kaynakları arasından seçim yapın ve PNG, EPS, AI veya PSD biçiminde indirin.
Kiraz Her tarafta yetişirim. Ana yurdum Anadolu. Tek çekirdekli meyveyim. Etim lezzetli ve sulu. Rengim koyu kırmızıdır. Sarı renklilerim de var. Olgunluk Mayıs'da başlar Temmuz'un başına kadar. Parlak incecik kabuğum Etimle birlikte yenir. Bazılarım dizilerek Pasta üstleri süslenir. Atalarımız Mayıs'a Diyorlardı Kiraz ayı.
Kralını padişahını öven şiirler yazarlardı. Bu Kabe duvarına asılan şiirler de kuvvet ile muhtemel Putları Yaradanları Allah’ları ne olduğu fark etmez ama taptıkları ve inandıkları güce yazılan methiyelerdi. Din simgesi olan Kabe duvarına kadın ve alkol ile ilgili şiir yazılacak değildi ya.
Kur’an da Bitkiler. Kur’an da Bitkiler. KİRAZ. Düzgün kiraz ağacı, Vakıa-28. MUZ. Meyveleri salkım salkım dizili muz ağaçları, Vakıa-29. ILGIN. Onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde biraz da sedir ağacı bulunan iki (harap) bahçeye çevirdik. Sebe-16.
AŞK ŞİİRLERİ - SAYFA:2/ 11-20. Yırtılan göklerin gazabından korkuyorum. Çaresizliğin azabından korkuyorum. Yüreğimde renk renk çiçekler açıyor. Süzülür prizmamdan al, yeşil, mor. Hasret kokar, sıla kokar, sevgi kokar. Bakınca daima özüme bakar. Geyikler koşuşur damarlarımda. Biraz daha viranız her yitik baharda.
DünyayıDolduran Kiraz farklı bir açıdan bakıldığında da bir dönem romanı olarak ele alınabilir. 60’lı yılların Türkiye’sine bir çocuğun gözünden başlayarak köylülerin, muhtarın, öğretmenin, müdürün, valinin bakış açıları da ekleniyor ve okul bahçesine yaptırılan bir “büst” ile yazar olayların
uAgu. “YER; İstanbul Kültür ve Sanayi Fuarı. eskilerin Haydarpaşa Ana Garı KONU; Masal Diyarı. BÖLÜM; Aliye’nin Hikayesi. Burası bir zamanların işçi yatakhanesi. Duşları, helaları, küçük odaları, çift katlı ranzaları, yemek salonu, mutfak değişmişlerdir mutlak! Yukarı doğru kıvrılarak tırmanan bir merdiven boşluğu. Üstü kirli-beyaz, yer-yer çatlak, araları sıva dolu, tozlu bu duvarın altı; Yarısı yeşil safran boya, tavanı kireç-badana -eskisi gibi hâlâ- Sona beş basamak kala loş bir koridorun ucu doğdu,. -dışardaki aydınlığa ne oldu?- Sondan dördüncüde koridorun tavanında göründü Lambalar. Üçüncü basamakta karşılıklı odalar. Son ikincide belirdi geniş çerçeveli, tahta yalın kapılar. Son basamak ele verdi; Sırt duvarı isli-pisli, dilim-dilim gri, döküm kaloriferleri. Yanıyor buharla, sanki kış ortası, ya Hidayet terli, ya sıcak burası, yada mevsim başkası, biraz önce yaz değilmiydi dışarısı? " Dırrr..." Diye zıylayan bir zille Makinist Hidayet geldi kendine. Koridorun dibinden birden yeri yalayıp gelen köpük uçları sarı, yeşil dalgacıklar belirdi, noktacıklar sivrildikçe-sivrildi, çalkalanarak birbirine çarptı, kıvılcımlar sıçrattı, sıçradı tavana, tırmanıverdi her-bir-yana. Renk şöleni onlara yaklaştıkça-yaklaştı, ayak Uçlarına ulaştı, değdiği herşeyi parlak -Hidayet ve Aliye’yi bile- sıvayıp aydınlatarak; „Kenarları kalın konturlu çizgi filimlerindeki gibi“ metal-yapay bir elbise giydirdi yada Hidayet’e öyle geldi. Şaşırdı Hidayet; " Dikkat et!" Diyerek Aliye’yi gerisine aldı. Karşılıklı-yanlı açıldı tüm kapılar, cıvıl-cıvıl çocuklar dışarı fırladılar, ardından da MASALLAR; Denizci Simbat 7 derya kaptanı omuzunda papağanı bağcıkları arkadan bağlı kara bir kapla, bir gözü kapalı yarım görüyor. takmış peşine çocukları pupa-Yelken geliyor. Önü açık-yakası kalkık, uzun kırmızı renkli altın işlemeli kadife kaftanı yerlerde sürünüyor. Bir çocuk onu eteğinden çekti, o durdu-döndü, çocuk elindeki kalemi uzatı ve güldü. Simbad çocuğa baktı; Bel kuşağından eğri saplı kamasıyla, kırma tabancası arasından bir fotoğraf çıkararak imzaladı, gülümseyerek kalem ve fotoğrafı çocuğa verdi. Bilsen çocuk ne sevindi! "Hayret!" Diye şaşırdı Makinist Hidayet; "Dün akşam okumamışmıydım bu masalı ben Aliye’ye, iyi uyusun diye, rüya görüyorum herhalde?" Pamuk Prenses ile el-ele tutuşmuş 7 Cüce karşıdan çıka-geldi. Sinbad bir adım gerileyerek yana çekildi, üstü uzun tüylü geniş kenarlı siyah gemici şapkasını başından çıkardı, saygıyla öne eğilerek yere yelpazeledi ve Pamuk Prensesi selamladı. Aliye bağırdı; "Merhaba 7 Cüce!" Çocuklar alkışladı. Biri somurtkan, biri sevimli, en uzunu bilgiç, diğeri saf-iri, en zayıfı çocuk, en şişmanı aşık olanı, en küçüğü akıllı hepsi beyaz Sakallı, hepsi Yerden bitme, Hepsi yeşil-kırma uzun Küllahlı ve hepsinde aynı Elbise 7 Cüce Aliye’yi selamladı. Neşeyle birkaç çocuklar bu guruba katıldılar Koridorun öbür ucundan uçup gaklayıp-guklayan Zümrüt-ü-Anka kuşu geldi. Baş-kanat-kuyruk tüylerindeki güneşin 7 rengi değdiği herşeyi boyayıp-aydınlattığında; Tavandan yeşil sarmaşıklar dolana damla-damla sarktı aşşağıya, ağaç dalları duvarları deldi, masal yeri vahşi bir orman oluverdi; "Rüyanında böylesi!" „ Efendim?" Dedi Aliye dedesine bakarak. Hidayet masaldan kurtaramıyordu ki kendini; cevap versn; "Ben birşey demedim!" Oldu cevap. Kırmızı Çizmeli Kedi çıkarmış çizmelerini eşşek-köpek-horoz üçlüsü Bremen Mızıkacılarına yalın Ayak, kedi olarak eşlik ediyor. Fareli Köyün Kavalcısı takmış peşine çocukları, kaval çalıp, dans edip geliyor. Aliye’de birden o yana seyirtti, Hidayet onu kolundan çekti, bıraksaydı belkide torununu kaybedecekti. Dev Hagrit’in önünde Hary Porter, Roy, ve Harmine kol-kola girmiş seke-seke neşeyle yürüyor. -İlk filimlerindeki gibi yaşlanmamış hepsi- hâlâ çocukça gülüyor. Üç sihirli sopa; "- Sim, sala bim!" Diye ateşlendi, bu kıvılcımların ışığında Ezop, La Fontaine, Dede Korkut ve Nasrettin Hoca sahneye geldi. Eşşek anrdı ahırdan, kaplumbağa üzerinde yan-gelip-yatmış tavşan, yarışta hedefi gözlüyor, Ayak uçları unlu Yaşlı Kurt dadılık ediyor 7 keçi yavrusuna, Çalışkan Karınca kararınca Cır-Cır Böceği ile şarkı söyleyip dans ediyor, Aptal Tilki paylaşıyor peyniri, Kurnaz Karganın samimiyetine katık, Ali Baba kardeşi Kasım’a terazi ile ekonomi dersi veriyor,, 40 Haramiler alın terini keşfetmiş, haydut değiller artık, Kırmızı Şapkalı Kız itiyor tekerlekli sandlyesini Yalancı Kurtun. ağzı kocaman, gözleri büyük, kulakları uzun, Alis sohpet ediyor Harikalar Diyarından çıka-gelmiş hayvanlarıyla, maceracı Gülüver karınca boylu düşmanlarıyla haşır-neşir çekişiyor hâlâ. Keloğlan, Kör-Dadal-Malkoç Oğulları ile Tarkan omuz-omuza veriyor, reklam panosu önünde çocuklarla poz verip fotoğraf çektiriyor, Masalımızın sonunda; Uçan halı üstünde 4 Kişi daha geliyor salona; Alaadin elinde sihirli lambası ile, yanında lambanın devi Dağduman, mahalle köpeğim Duman ve Peter Pan. "Dağn!" Diye vuran bir çan sesiyle karşılıklı kapılar açıldı birden-bire İstanbul Kültür ve Sanayi Fuarı’nın ikinci katı; Eskinin işçi yatakhanesi; içeri girdi masallar herkes yerli-yerine, üçüncü kata seğirtti çocuklar El Sanatları hüner atolyelerini görmeye. Tahtadan kol ve bacakları, meşin mentşeli eklemleri ve yalan söyemekten uzamış yuvarlak-sivri burnuyla koridorda sadece Pinokyo kaldı. Bu yalancı Kukla Hidayet ve Aliy’ye yaklaştı; "Bitti!" Dedi; "Biten ne?" Diye Hidayet usulca soruncaı; "MASAL DİYARI" Oldu cevap. Sonra döndü sırtını onlara gıcırdayan eklemleri üzerinde yalpalayarak son kapıyı açtı, ardında kaybolup-gitti ve böylece masalımız da burada bitti.“
kiraz ağacı ile ilgili şiirler